Uzun zaman önce bir kitap okumuştum. Sonra da filmini
izledim.Bir arkadaşım bana sürekli bir film öneriyordu, meğerse benim izlediğim
filmmiş ve orjinal adı ve çeviri isimlerinden dolayı ben bildiğim film olduğunu
anlayamamıştım. Bugün yine izledim. Eğer şu an bu yazıyı okuyorsa öneren
arkadaşım, ona bir kez daha teşekkür ediyorum.
Filmin orjinal adı, 'Le Herisson', Türkçe çevirileri ise
'Kirpi' ve 'Yaşamaya Değer'. Kitabının adı ise 'Kirpinin Zerafeti'.
Filme dair söylenecek, anlatacak, analizi edilecek bir çok
şey var ama ben şu an sadece filmdeki aşka dair yazmak istiyorum. Filmde bir
kitap alıntısı ile başlayan bir aşk var ve bu aşk o kadar naif ve tatlı ki,
insana bu tarz şeyler yalnızca filmlerde olur dedirten cinsten. Belki de ona
'aşk' demek de yanlış, bambaşka bir ilişki belki de, ya da tanımlayamıyorum.
Bay Kakuro, Madam Michel'e "biz seninle dost, hatta ne istersek
olabiliriz." İşte bundandır ki, buna aşk diyemiyorum. Her şeyden evvel,
dost olmadan iki aşık olan ilişkiler ile dolu olan çevreme bakıyorum ve acaba
diyorum sorun burada mı, dost olmadan nasıl sevgili, eş ya da aile
olunabilirdi?
Filmi bugün izleyişimde aklıma takılan bir başka kısım ise
'sevmeye hazır olmak' konusu. Filmde şöyle bir cümle var, "önemli olan
ölmek değil...ölüm anında ne yaptığınızdır. Renee, siz ölüm anında ne
yapıyordunuz ? sevmeye hazırdınız." Sevmeye hazır olmak, ilk anda
kulağınıza garip geliyor değil mi? Kimi aaa olur mu canım öyle şey,
diyebilir.Sevmeye hazır olmak da nedir ki? Buna filmdeki karakterimizin şu
cümlesi ile açıklamaya çalıştım kendimce, "Kakuro, kalbim yün yumağına
dolanmış bir kedi gibi..” Sevmeye hazır olmak belki de tam da buydu, yün
yumağına dolanmış bir kedi gibi hissetmek, neden olmasın? Sevmeye hazır olmak
evvela arkadaş olmak sonra da yün yumağına dolanmış bir kedi gibi
hissetmek diye şekillendi kafamda.
Bir gün sevdiğim biri bana, 'iyi kalpli arkadaşım' demişti,
ne kadar da canım yanmıştı, üzülmüştüm. Bunu paylaştığım arkadaşlarım ise,
"o ilişkiden bir şey çıkmaz, sen bir an evvel uzaklaş ondan."
demişlerdi. Şimdi düşünüyorum da, belki de sevmeye hazırlanıyordu, ya da ben şu
an filmin etkisiyle fazlaca olumlu düşünüyorum, bilemiyorum. ama kesin olarak
bildiğim bir şey var o da, hayat her türlü olasılığı barındırıyordu ve en net,
keskin ve en can acıtan olasılığı da ölümdü. Demem o ki, her an ölecekmiş gibi
yaşamak galiba en akıllıcası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder